gayrimenkul avukatı bursa

Gayrimenkul Avukatı Bursa

Bursa gayrimenkul avukatı, sahip olduğu konulara göre çok çeşitli hukuki danışmanlık hizmetleri sunmaktadır. Gayrimenkul avukatları, insanların ve şirketlerin gayrimenkul alım satımı hakkında çeşitli hukuki konuları çözmek üzere kullanılır. Bursa’da gayrimenkul avukatları, gayrimenkul hakkında her türlü konu ile ilgili müvekkillerine kapsamlı hukuki danışmanlık hizmeti sağlayabilmektedir.

Devamını okuyun “Gayrimenkul Avukatı Bursa”
bursadaki en iyi avukatlar

Bursadaki En İyi Avukatlar

“Bursadaki En İyi Avukatlar” konusunda bilgi sahibi olmak isteyenler için hazırladığımız bu yazıyı sizlerle paylaşmaktayız. Bursa ilinde, birçok deneyimli ve profesyonel avukat mevcuttur. Ancak “en iyi” avukatların belirlenmesi zor bir konudur, çünkü her avukatın kendine özgü yetenekleri, deneyimi ve uzmanlık alanları vardır.

Devamını okuyun “Bursadaki En İyi Avukatlar”

Tapu İptali ve Tescil (Bağıştan Rücu Hukuksal Nedeniyle) Davası

Tapu İptali ve Tescil (Bağıştan Rücu Hukuksal Nedeniyle) Davası

Tapu İptali ve Tescil (Bağıştan Rücu Hukuksal Nedeniyle) Davası, UYAP sisteminde kayıtlı dava türlerinden biri olup; bağış yapılan taşınmazın bağış işleminden geri dönülmesi yani rücu edilmesi sebebiyle açılan tapu iptali ve tescil davasıdır. Bu yazımız ile sizlerle Bursa Avukat olarak Tapu İptali ve Tescil (Bağıştan Rücu Hukuksal Nedeniyle) Davası ile alakalı Yargıtay kararı paylaşacağız.

Devamını okuyun “Tapu İptali ve Tescil (Bağıştan Rücu Hukuksal Nedeniyle) Davası”
miras avukatı bursa

Miras Avukatı Bursa

Miras avukatı Bursa arayışına girdiğinizde şayet çevrenizdekiler size Bursa Miras Hukuku en iyi Avukat olarak kimseyi tavsiye edemiyorsa internetten aramaya başlarsınız. Bu gibi durumlarda avukat için önemli kıstaslardan birisi, meslek hayatında bitirilen miras davaları, bu alanda tecrübeli olup olmayışıdır. Şayet yeterli tecrübeye ve bilgiye sahipse güvenerek davanızı teslim edebilirsiniz. Miras davalarınız için tarafımızla iletişime geçebilirsiniz.

Miras Avukatı Bursa iletişim bilgileri

Yol tarifi almak için tıklayınız.

Emsal Yargıtay Kararı

T.C
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
ESAS NO:2013/1-77
KARAR NO:2013/1007
KARAR TARİHİ:03.07.2013

ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA AKDİ-MUVAZAA

Y A R G I T A Y İ L A M I

İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : Demirci Asliye Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 06/06/2012 NUMARASI : 2012/100-2012/171
DAVACILAR : …
DAVALI : …..

Taraflar arasındaki “Tapu İptali ve Tescil“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Demirci Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 07.02.2011 gün, 2008/131 E.- 2011/29 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 11.10.2011 gün, 2011/5178 E. – 10155 K. sayılı ilamı ile;

“…Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmazsa tenkis isteğine ilişkin olup, Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; tarafların miras bırakanı Hasan’ın çekişme konusu 17 ve 18 parsel sayılı taşınmazlarını 13.02.2001 tarihli ölünceye kadar bakma aktiyle davalıya temlik ettiği; davacıların, miras bırakanın yapmış olduğu bu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir.

Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir.

Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır.
Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.

Somut olaya gelince; özellikle her iki tarafın tanıklarının, davalının uzun süre miras bırakana baktığını, miras bırakanın, ölümünden önceki son iki yıl içinde de felçli ve yatalak olduğunu, bu süreçte de sosyal, fiziki, içtimai, mali tüm gereksinimlerinin ve bakımının davalı tarafından karşılandığını bildirdikleri gibi; miras bırakanın, çekişmeli taşınmazlar dışında 3 parça taşınmazda pay sahibi, diğer bir parça taşınmazın ise tam maliki olduğu kayden sabittir.

Mahkemece yapılan araştırma neticesinde, miras bırakanın öldüğü tarihte adına kayıtlı taşınmazların değerinin 306.169,48TL, temlike konu taşınmazların ise, davalı tarafından yapıldığı belirtilen üzerlerindeki yapı hariç değerleri toplamının 150.000,00TL olduğu saptanmıştır. Bu değerler karşılaştırıldığında ve özellikle tanık ifadeleri de gözetildiğin de, miras bırakan tarafından, çekişme konusu 17 ve 18 parsel sayılı taşınmazların ölünceye kadar bakma aktiyle davalıya temlikinin, muvazaalı olduğunu, mirasçıdan mal kaçırma amacıyla gerçekleştirildiğini söyleyebilme olanağı yoktur. Bir başka ifadeyle, temliki işlemin ivaz karşılığı ve ivazında bakım borcu olduğu, bakım borcunun da davalı tarafından yerine getirildiği, bu durumda, davalıya yapılan temlikin, muvazaalı olmadığı, mirasçıdan mal kaçırma amacıyla yapılmadığı sabit olup, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir…” gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmazsa tenkis istemine ilişkindir. Davacılar vekili; miras bırakan Hasan Karakaya’nın sahibi olduğu 299 ada 17 ve 18 parsel sayılı taşınmazlarını 2001 yılında “ölünceye kadar bakma akdi” karşılığında oğlu ….’ya devrettiğini, yapılan akdin diğer mirasçılardan (kız çocuklarından) mal kaçırma amacıyla yapılmış muvazaalı bir işlem olduğunu ileri sürerek tapunun iptali ile mirasçılar adına tesciline, aksi durumda tenkise karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; davaya konu edilen taşınmazları arsa halinde iken babası ile birlikte satın aldığını ve üzerine kendi imkânları ile bina yaptığını, ölünceye kadar bakım akdi gereği üzerine düşen yükümlülükleri tamamıyla yerine getirdiğini, haksız iddiada bulunan davacıların davasının reddine, aksi durumda taşınmazlar üzerine yapılan binaların inşaat gideri olarak 50.000,00 TL ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece; temlik edilen taşınmazların murisin tüm mamelekine oranının makul karşılanabilecek bir sınırda olmadığı, murisin dava konusu taşınmazları temlik amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının inşaat değerine yönelik istemi konusunda usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığından bu yönde herhangi bir karar verilmesine yer olmadığına dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.

Yerel Mahkeme, önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle davanın reddine dair ilk hükümde direnilmiş, direnme hükmü, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu taşınmazların davalıya temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle, muvazaa kavramı üzerinde durulmasında yarar vardır. İrade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanan muvazaa, pozitif hukukumuzda Borçlar Kanunu’nun 18. maddesinde düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu’nun 18. maddesinde “bir aktin şekil ve şartlarını tayinde, iki tarafın gerek sehven, gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmayarak, onların hakiki ve müşterek maksatlarını aramak lazımdır” ifadeleri mevcut olup, daha çok sözleşmenin yorumuyla ilgili olduğundan, öğreti ve uygulamada muvazaa kapsamlı olarak incelenmiş ve belirli kurallara bağlanmıştır.(Benzer hükmede 6098 sayılı TBK’nun 19. maddesinde yer verilmiştir.) Gerek öğretide, gerek uygulamada muvazaa, mutlak ve nispi muvazaa şeklinde iki gruba ayrılmaktadır. “Muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibarıyla nispi muvazaa türüdür. Muris muvazaasında miras bırakan, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla gerçekte bağışladığı taşınmazını, görünüşteki sözleşmede satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstererek temlik etmektedir (01.04.1974 gün,1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı).

Bu noktada; görünürdeki ölünceye kadar bakım sözleşmesi tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli sözleşme de şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar resmi sözleşmenin muvazaa nedeniyle geçersizliğinin tespitini ve tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtilmelidir ki; burada bakım borçlusuna yapılan temlikin gerçek yönünün, eş söyleyişle miras bırakanın irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması önemlidir. Bunun için de, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul nedeninin bulunup bulunmadığı, bakım borçlusu ve diğer mirasçılarla ilişkileri, murisin yaşı, sağlık durumu, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Diğer taraftan; evladın elverdiğince ebeveynine bakıp yardım etmesi ahlaki bir görev ise de, görev sınırının aşıldığı, ana babanın normal bakım ötesinde ihtimama muhtaç olduğu durumlarda evladın hizmetin karşılığında bir şey istemesi hukuka uygun düşeceğinden, böyle bir durumda temlikin ivazlı olduğu kabul edilmelidir.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; miras bırakanın malvarlığının büyük bir kısmını teşkil eden ve üzerinde iki katlı bina bulunan taşınmazlarını davalı oğluna temlik etmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, asıl iradesinin, birlikte yaşadığı oğlunu diğer mirasçılardan üstün tutmak amacıyla bağışlamak olduğu, dava konusu taşınmazların davalıya temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kabul edilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya uygun bulunduğu ileri sürülmüş ise de bu düşünce kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

Hukuk Genel Kurulu çoğunluğunca; somut olayda, yukarıda da değinildiği üzere Borçlar Kanunu’nun 511. ve takip eden maddelerinde öngörülen ölünceye kadar bakma akdi mevcuttur. Bu tür akitlerde, bakım alacaklısının mutlaka akit tarihinde bakıma muhtaç olması şart değildir. Diğer taraftan bakım borçlusunun temlik edenin oğlu olmasının, kendisine bakım koşuluyla temlik yapılmasına mani olmadığı gibi, aksine yasal bir düzenleme de bulunmamaktadır. Ayrıca, miras bırakanın ölümünden önceki son iki yılını felçli ve yatalak halde geçirdiği, davalı Enver’in gerek hastalık dönemi, gerekse sair zamanlarda bakım alacaklısının tüm ihtiyaç ve gereksinimlerini karşıladığı, miras bırakanın da sağlığında bakım koşulunun yerine getirilmediğine dair bir ihtaratı veya açtığı bir davanın bulunmadığı dosya kapsamıyla sabittir.

Bu durumda murise davalı tarafından bakıldığının bir bakıma kabulü gerekir. Diğer taraftan; kural olarak, tüm mal varlığının veya buna yakınının temlikinde muvazaadan söz edilebilir ise de, bakım alacaklısının kendisiyle ilgilenilmesi, ihtiyaçlarının kısmen ya da tamamen karşılanmasını teminen verilebileceği taşınmazları gözetildiğinde, davaya konu, üzerinde iki katlı bina bulunan ve birlikte kullanılan taşınmazlar dışındaki taşınmazların hisseli ve düşük değerli olması gözetildiğinde, davaya konu taşınmazları devretmesindeki amacının; bakılmak değil, muvazaa olduğu şeklindeki görüş, bursa miras avukatları gerçekten tek taşınmazı olan veya taşınmazları arasında devre uygun bulunan taşınmazın diğer taşınmazlarından değerli olan kişilerin ölünceye kadar bakım akdi yapamayacakları sonucunu doğurur ki, bunun yasanın teminatı altındaki akit yapma serbestîsi ile bağdaşabileceği söylenemez.
Kaldı ki, somut olayda murisin davacılardan mal kaçırmasını gerektiren bir olgunun ve sebebin varlığı da kanıtlanmış değildir. Öte yandan ölünceye kadar bakım sözleşmeleri ivazlı akitlerden olup bu tür temliklerde tenkis hükümlerinin de uygulanamayacağı kuşkusuzdur.

Tüm bu olgular ve ilkeler doğrultusunda değerlendirme yapıldığında; temlikteki asıl amacın mirasçıdan mal kaçırmak değil; ölünceye kadar bakıp gözetme olduğu, muvazaa ile illetli bulunmadığı kabul etmek gerekir. Bu bakımdan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Hukuk Genel Kurulu tarafından da benimsenen Özel Dairenin bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı kanunun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 03.07.2013 gününde yapılan görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

Özet kelimeler: Miras avukatı Bursa, Miras avukatı Bursa avukatlık ücreti, Miras avukatı Bursa iletişim, Miras avukatı Bursa telefon, Miras avukatı Bursa yargıtay kararı, Miras avukatı Bursa dava masrafı, Miras avukatı Bursa hakkında, Miras avukatı Bursa yorumlar

Bursa miras avukatı hukuk alanında en çok dava açılan alanlarda yasalara uygun şekilde destek sunmaktadır. Miras hukuku alanında bulunan temel iş ve işlemlerin yapılmasını sağlayan bursa miras avukatı; vasiyetname düzenleme, miras sözleşmesi yapma, mirasın reddi davası açmak, tereke tespiti davası, ortaklığın giderilmesi, tenkis davası, muris muvazaası gibi davaların açılmasında söz sahibi olmaktadır. Miras davaları karmaşık ve uzun süreli davalar olabildiğinden bu konuda alanında uzman avukatlık desteği alabilmek çok önemlidir. Aksi halde davadan istenilen sonuç çıkmayacağı gibi davanın işlem süresi de uzayabilir.

Bursa Miras Avukatı Hangi Davalara Bakar?

Bursa Miras avukatının baktığı davalar şu şekilde sıralanabilir;

  • Mirastan mal kaçırma (muris muvazaası) davası,
  • Vasiyetname ve mirasçı tayini sözleşmesi düzenleme,
  • Ölünceye kadar bakma sözleşmesi düzenleme,
  • Terekeyle ilgili her türlü tespit, defter tanzimi ve taksim davaları,
  • Mirasta tenkis davası,
  • Mirasta mal paylaşımı
  • Mirasta saklı payın korunması davası,
  • Muvazaalı miras hukuku işlemlerine karşı iptal davaları,
  • Mirasçıların miras talebine veya reddine (reddi miras) ilişkin davalar

Mirastan Mal Kaçırma Davaları

Mirastan mal kaçırma davaları yaygın olarak görülen miras hukuku içinde yer alan dava çeşididir. Kişilerin arasında yaptığı işlemin gerçek amacının farklı olması haline muvazaalı denilir. Bu durum miras konusunda ise mirasın aslında farklı şekilde yönlendirilmesi anlamına gelmektedir. Kişiler aralarında gerçek niyetlerini gizlemek için sözleşme yaparsa bu durum muvazaa oluşturmaktadır. Miras bırakan kişinin gerçek niyetini saklamak kaydıyla yaptığı hukuki işlemler bu alanda değerlendirilir. Miras bırakanın şayet mirasçılardan mal kaçırma durumu söz konusuysa bu durumun hukuksal olarak tespit ve ispat edilmesi gerekir. Bu durum temel olarak miras bırakan kişinin mirasçının haklarını kullanmasını önlemek amacıyla yaptığı işlemlere dayanır. Böylece mal üçüncü kişiye bırakılmış görünür ancak miras hakkına sahip olan kişi bu duruma itiraz ettiğinde hakkının yasal yollar aranması ve geri verilmesi mümkün olmaktadır.

Bu tür davaların yürütülmesi ve durumun ortaya çıkarılması karmaşık bir süreci içerebildiğinden mutlaka alanında uzman avukat desteğinin alınması gerekir. Aksi halde davadaki tespitler yapılamayacak ve ilgili hukuk maddelerinden yararlanmak mümkün olmayacaktır.

Vasiyetname Düzenlenmesi ve Uygulanması

Bursa Miras avukatı görevleri arasında vasiyetname de önemli bir yere sahiptir. Temel olarak vasiyetname bir kişinin henüz hayattayken vefatı sonrasında mirasını kimlere bırakacağını veya nasıl pay edileceğini yasal yükümlülük altına alan belgedir. Hukuki anlamda ise ölüme bağlı tasarruf olarak değerlendirilir. Vasiyetname ile birlikte kişi henüz hayattayken kendinin mal varlığının üzerine sadece vefatı sonrasında hüküm ifade edecek olduğunda tasarrufta bulunabilir. Bu kapsamda da; resmi, el yazılı ve sözlü vasiyetname olarak düzenlenebilmektedir.

Resmi olarak bilinen vasiyetnameler iki tanığın huzurunda, noterde düzenlenmektedir. Miras bırakan kişi taleplerini notere bildirdikten sonra noter tarafından vasiyetname hazırlanır. Sonrasında iki tanığın üzerinde vasiyeti veren sözleşmeyi onaylar. Tanıklar da kişinin kendi rızasıyla vasiyetname hazırlandığını kabul ederek sözleşmeye imza atmaktadır. İçerik, tanıklara bildirilmek zorunda değildir ve vasiyetname hazırlandıktan sonra noter tarafından tarih koyularak geçerlilik sağlanır.

Bu vasiyet türü noter onaylı olduğu için tamamen yasal zorunluluk taşır ve ilgili şartların oluşması halinde geçerlilik kazanır. Ancak el yazılı ya da sözlü vasiyetname türlerinde çeşitli sorunlar oluşabilir. El yazılı vasiyetname kişinin kendisi tarafından yazılmış ve imzalanmış vasiyet türüdür. Sözlü vasiyetname ise kişinin tanık olarak kabul edilecek taraflara söz ile vasiyetini bırakmasıdır.

Bu iki durum suistimal edilebileceği için hukuksal açıdan en yaygın görülen vasiyet türleridir. Özellikle sözlü vasiyetin uygulanması için belirli şartların yerine getirilmesi gerekir. Kişi yakın ölüm tehlikesi, savaş, ani hastalık, ulaşımın kesilmesi gibi durumların içindeyse sözlü vasiyetname düzenleyebilir.

Vasiyetname türü ne olursa olsun ilgili durumdan memnun olmayan da aleyhine düzenlenmiş olduğuna inan mirasçılar tarafından vasiyetnamenin iptaline dönük dava açılabilmektedir. Bu şekilde bir iptali gerçekleştirmek için ise gerekli koşulların sağlanması, belgelerin ve diğer delillerin toplanması gerekmektedir. Alanında uzman avukat sayesinde vasiyetname davaları daha kısa süreli olarak sonuçlanmaktadır.

Ölünceye Kadar Bakma Davaları

Bir kişinin ölümüne değin bakılması amacıyla yapılacak olan sözleşme ölünceye kadar bakma davaları içine girmektedir. Kişinin çeşitli nedenlerden ötürü kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor oluşu ve kendisine de bu yüzden belirli bir karşılık vererek baktırmasına dönük yapılan sözleşmeyi içermektedir. Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşme olduğundan titizlikle uygulanması gerekir. Bu sözleşmede bir taraf kendisine baktırmalı, diğer taraf da bunun karşılığında mal veya para almalıdır. Eğer sözleşmeye rağmen taraflardan birisi bu koşulları sağlamıyorsa bu durum miras hukuku içerisinde değerlendirilir.

Tereke ve Tenkis Davaları

Bursa Miras avukatı tutmak özellikle tereke ve tenkis davalarında da önemlidir. Miras bırakan kişinin vefatından sonra mirasçıları için hangi mal varlıklarının kaldığı bildirilmez. Bu yüzden mirasın, miras bırakılanlar tarafından araştırılması gerekir. Miras bırakanın adına avukat yardımıyla kayıtlı taşınmazlar, banka hesaplarında olan paralar, hisse senetleri ve diğer araçların bulunması tereke tespiti ile sağlanır.

Miras bırakan kişinin sağlığında yapmış olduğu tasarruflar ile mirasçıların da yasal miras paylarının belirli bir kısmı üzerinden tasarrufu sınırlandırılmış durumdadır. Başka bir ifade ile miras bırakanın mirasçılardan bir ya da birkaçını mirasından mahrum etme olanağı da ortadan kalkmış vaziyettedir. Bu durumda şayet saklı olan payı ihlal edilmiş olan mirasçı tenkis davası sürecini başlatarak bu durumdan kaynaklı olarak ortaya çıkan zararı tazmin edebilir. Bu duruma da tenkis davası denilir. Tenkis davasının konusu da miras bırakan kişinin saklı paya tecavüz anlamı taşıyan tasarruflarının söz konusu tecavüz oranına indirilmesi ve indirilmiş olan kısmın da saklı payına tecavüz edilen mirasçıya tahsisinin sağlanmasıdır.

Mirasta Mal Paylaşımı

Mirasta mal paylaşımı tarafların aralarında en çok sorun yaşadıkları konulardan bir tanesidir. Vefat eden kişinin mal varlıkları ilgili hukuk kapsamında hangi kişiye ne kadar pay üzerinden verileceği şeklinde belirlenmiştir. Tespit edilen terekenin mirasçılar arasında bölüşülmesi mal paylaşımı konusudur. Türk hukuku kapsamında iki tür mirasçı bulunur. Yasal mirasçı ve atanmış mirasçı olan bu tanımlamalar bırakılan mirastan pay alacakları belirlemektedir. Bu kapsamda miras bırakan kişinin kan hısımları, evlatlık ve alt soyu ile birlikte sağ kalan eş de yasal mirasçı olarak tanımlanır. Atanmış mirasçı da miras bırakanın özgür iradesi kapsamında belirlenen kişilerin mirasçı şeklinde tayin edilmesi halinde geçerlilik kazanan kimseler olur. Ancak bu tarafların belirlenmesi ve pay oranlarının da tespit edilmesinde anlaşmazlık yaşanırsa mal paylaşımı davası görülmelidir.

Mal paylaşımı aynı zamanda boşanma konusunda da gündeme gelmektedir. Mal paylaşımı durumunda eşlerin kişisel malları dışındaki evlilik süresince alınmış ve ortak kabul edilmiş mallara dönük olarak paylaşım yapılır. Medeni Kanun çerçevesinde evlilik boyunca eşlerden birine kalan miras, kendisine kalan eşin kişisel malı olarak kabul edilir. Boşanma halinde ise diğer eş mal paylaşımı için eşine miras kalmış olan mal üzerinde herhangi bir hal talebinde bulunamamaktadır. Mirastan kalan mal sebebiyle elde edilecek olan gelirler, örneğin taşınmazın kiraya verilmesi ile oluşan kira geliri, edinilmiş mal sayılır ve diğer eş mal paylaşımında evlilik esnasında elde edilmiş olan bu gelirin yarısı üzerinde hak sahibi olmaktadır. Boşanmış eşler arasında mal paylaşımı da karmaşık yapıda olabildiğinden bu alanda deneyimli avukat desteği ile sürecin yürütülmesi büyük önem taşır.

Veraset İlamının Sağlanması

Veraset ilamı miras bırakan kişinin vefatı sonrasında mirasçılarının kimler olduğunun tespit edilmesidir. Aynı zamanda mirasçıların mirastan hangi oranda pay alacakları da yine bu kapsamda belirlenir. Mirasçılık belgesi normal koşullarda noterden talep edilebilir ancak ihtilaflı konularda konu mahkemeye taşınmaktadır. Bunun yanında mirasçıların başka ülke vatandaşlığında olması ya da Türkiye sınırları dışında yaşamaları mirasçılık belgesinin noterden alınmamasına sebep olur. Bu durumda da belgenin temini Sulh Hukuk Mahkemesi’nde görülmesi gerekir. Mahkemeden mirasçılık hakkında karar çıkıncaya kadar miras haklarından yararlanmak söz konusu olmayacaktır.

Aynı şekilde mirasçılık belgesinde olası bir hatanın meydana gelmesi durumunda da mirasçılık belgesinin iptali davası gerekir. Miras bırakandan kalmış olan mal varlıklarının ise mirasçılara geçişinin sağlanabilmesi işlemine intikal denilir. İntikal işlemlerini taraflar kendileri yürütebilse de avukat yardımı ile işlemlerin sağlanması sürecin sorunsuz olarak gerçekleştirilmesini sağlayacaktır.

Mülkiyetin Paylı Hale Dönüştürülmesi

Miras bırakan kişi vefatı sonrasında mirasçılara kalmış olan mal varlığı üzerinde el birliği ile mülkiyet sahipliği söz konusu olur. Mülkiyet türleri açısından bir diğeri de paylı mülkiyet olarak bilinir. Elbirliği ile mülkiyette tapuda hisse oranları bulunmaz. Paylı yapıda olanda ise pay oranları belirlenmiştir. Bu kapsamda da paylı mülkiyette payların devri, rehini ve alacaklılar tarafından haciz edilmesi de mümkün olabilir. Elbirliği mülkiyeti kapsamında ise paylı mülkiyetten farklı olacak şekilde serbestçe tasarruf edilecek paylar bulunmaz.

Paylı mülkiyete geçiş sağlanması için hak sahiplerinin tamamının bir araya gelmesi söz konusu değilse bu durumda paylı mülkiyete dönüştürme davası açılmalıdır. Yine uygulama kapsamında yaşanan büyük sorunlardan birsi de mirasçılık belgesinde belirtilen paylar belirgin olmasına karşılık miras bırakanın bankalarda varlıklarının mirasçıların tamamı hazır olmadığı sürece bankalar tarafından da mirasçılara hak verilmemesidir. Bu durumun giderilmesi ve mirasçılık hakkının geçerlilik kazanması adına ilgili dava açılarak yasal işlem uygulanmalıdır.

Bursa Miras Avukatı Görevleri Neler?

Miras hukuku sıklıkla ihtilaflı durumların çıktığı bir alandır. Özellikle mirasın uygulanması, sürdürülür olması ve hak sahiplerine pay edilmesi konusunda sıklıkla anlaşmazlık yaşanmaktadır. Bu tür durumlarda hem kişinin hakkının tespit edilmesi ve verilmesi amacıyla hem de yasal statü sağlanması bakımından uzman hukuk desteğinin alınması gerekir. Uzman avukat desteği ile birlikte davalardaki sorunlar giderilebilecek ve sorunlar da ortadan kaldırılabilecektir.

Bursa Miras avukatı alanında ilgili kanun ve uygulamalara hakim olan, mevcut durum lehine karar aldırmayı sağlayacak olan eylemleri yapmaktadır. Bu kapsamda görevleri şu şekilde sıralanabilir;

  • Miras bırakmış olanın mirasçısını gösterecek olan belgenin düzenlenmesi.
  • Veraset ilamının alınması.
  • Vasiyetname düzenleme ve vasiyetnamenin uygulanması veya vasiyet ile ilgili ortaya çıkan sorunların giderilmesi.
  • Mirasçı atamaya dönük olarak sözleşmenin hazır hale getirilmesi.
  • Mal paylaşımının ilgili hukuk kurallarına riayet edilerek yapılması.
  • Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin düzenlenmesi veya bu anlaşma kapsamında ortaya çıkmış ihtilaflı durumların giderilmesi.
  • Miras bırakanın malvarlığının gerçek olarak tespit edilmesinin sağlanması ve takip edilmesi.
  • Mirasçılık belgesinin iptalinin gerçekleştirilmesi.
  • Mirası kabul etmeyecek olan tarafın reddi miras işlemlerinin yapılması.
  • Saklı payın korunarak davanın yürütülmesini sağlamak.
  • Ortaklığın giderilmesi davasının uygulanması ve takip edilmesi.
  • Mirasta iade oluşturacak davaların yürütülmesi.
  • Miras hukuku kapsamında tenkis davasının açılması ve takip edilmesi.
  • Vasiyetname ile ilgili olarak tenfiz davalarının uygulanması temel görevleri arasındadır.

Miras konusu geride kalanlar için çok önemli olduğundan olası ihtilaf durumlarında mutlaka alanında uzman avukattan destek almak gerekmektedir. Davanın planlanması, açılması ve yürütülmesi açısından bursa miras avukatının yükümlülükleri fazlasıyla bulunmaktadır. Mahkemece görülecek olan davaların lehte sonuçlanması açısından avukatın yapacağı tespit ve yönlendirmeler tayin edici olmaktadır.

Bunun yanında Türkiye’de ikamet etmeyen miras hak sahipleri açısından da vekalet ile ilgili işlemler avukat aracılığıyla yürütülebilmektedir. Bu durum özellikle Türkiye’ye gelme olanağı olmayan kimseler için büyük avantaj sağlamaktadır.

Miras davalarında avukat tarafından sağlanacak olan işler oldukça çeşitlidir. Buradan kaynaklı olan işlerin bir kısmı için vekaletname yeterli olurken diğer kısımlar için miras ile ilgili olarak işlemlerin yapılacağına dönük olarak özel yetkiler içerecek olan özel vekaletname işlemlerinin yapılması gerekmektedir. Bazı işlemler ise herhangi şekilde vekil aracılığı ile yapılmamakta, kişinin kendisinin bulunmasını gerektirmektedir. Örneğin resmi vasiyetname hazırlama, el yazılı vasiyetname hazırlama gibi konular vekil ile yapılmamaktadır. Avukatın bu tür durumlarda etkisi ise söz konusu işlemin hukuka uygunluğunun ve geçerliliğinin sağlanmasına dönüktür.

Özel vekaletnamenin gerekliliği kuralı ise kişiye sıkı şekilde bağlı haklar için gereklilik taşımasıdır. Veraset ile ilgili olarak alınacak davalar, alacak kişinin hakkının sıkı surette bağlı hak niteliğinde gerçekleştirilmesi olmaması yüzünden genel vekaletname ile çözülecek davaları içerir.

Söz konusu ilgili kural avukata verilecek vekaletname için geçerlilik taşıdığı gibi aileden birisinin miras mallarının paylaşımını yapacağı ihtimalde kendisine verilecek olan vekaletname için de geçerlilik taşır. Örnek olarak bir aile üyesinin miras mallarının paylaşımının yapılması için verilecek olan vekaletnamenin ilgili konuda özel yetkiler içermesi gerekir. Bu düzenlemenin yine avukat gözetiminde yapılması önerilir.

Miras Davaları Masrafları

Miras davaları masrafları içeriğe göre değişir niteliktedir. Miras davalarının ve işlemlerinin içeriği kapsamında hepsi gider bakımından aynı niteliği taşımaz. Basit işlemleri içeren davalar aynı basitlikte olan yargılama usullerine dahildir. Örneğin reddi miras için açılacak olan dava maktu harca dahildir ve miktar açısından yüksek tutarlar söz konusu olmaz. Fakat davanın konusunun ve taleplerin değişmesi halinde, örneğin tenkis ya da muris muvazaası gibi davalar oransal harca dahildir. Bunun anlamı ise davaya konu edinilecek taşınmazın ve talep edilmekte olan miktara oranla harcın uygulanmasıdır. Yargılama masrafları da davanın sonunda aleyhine karar verilen kişiye yükletilecek olsa da bu giderler yargılama öncesinde davacı tarafından ödenmektedir.

Bursa Miras Avukatı ile Niçin Çalışılmalı?

Bursa Miras avukatı ile çalışmak özellikle karmaşık yapıda olan davaların çözüme kavuşturulmasında büyük etkiler yaratır. Miras, mülkiyet hakkının köklü ve temel unsurları içinde yer alır. Önemi kapsamında da Anayasal çerçeve içinde korumaya alınmış durumdadır. Bunun yanında miras bırakacak olanın vefatı ile bir anda beklenmedik uyuşmazlıklar ortaya çıkabilir. Uygulamada sık karşılaşıldığı üzere miras söz konusu olması halinde mirasçılar aralarında önemli görüş ayrılıkları ve taleplerde bulunabilir. Bu türden durumların yasal çerçeve içinde çözüme kavuşturulması ve adaletin yerini bulması açısından sürecin hızlı ve etkili şekilde yönetilmesi gerekir. Bunun sağlanması için de bursa miras avukatı desteği gerekir.

Bursa Miras avukatının takip edeceği yöntemler ve uygulamalar ile birlikte işlemlerin kısa süre içinde çözüme kavuşturulması hedeflenir. Elbette her davada olduğu gibi davanın özeline göre çözüm süreci farklılık taşıyabilir. Bunun yanında dava esnasında da çeşitli sorunlar çıkabilir ve süre uzayabilir. Tüm bunlara karşılık alanında deneyimli bursa miras avukatı işlemleri en kısa sürede çözüme kavuşturmak için gerekli çalışmaları yapacaktır.

tek celsede bosanma

Tek Celsede Boşanma Sebepleri

Tek celsede boşanma davasının tek duruşmada sonuçlanmasına verilen isimdir. Evlilik kurumundan istenilen yararın alınamaması ve eşlerin birbirleriyle evliliklerinin devam ettiremeyecek eklerini anlaması durumunda türk medeni kanunda tahdidi düzenlenen boşanma sebeplerinden en az birine dayanarak eşler yollarını ayıran bilmektedir.

Bu durumda boşanma davaları anlaşmalı ya da çekişmeli bir şekilde yapılabilmektedir. Anlaşmalı boşanma davasında eşler tüm ekonomik sonuçlar ve çocukların velayetleri konusunda her konuda mutabık kalarak boşanma davalarını açar. Tek celsede boşanma kavramı anlaşmalı boşanma davalarında yaşanan bir durumdur. Çekişmeli boşanma davalarında iki tarafın anlaşamaması nedeniyle davanın uzun süreler boyunca devam etmesi mümkündür.

Devamını okuyun “Tek Celsede Boşanma Sebepleri”